7 Kasım 2016 Pazartesi

Kürk Mantolu Madonna


Bloguma kavuşmuşken size bir kitap önermeden bugünü kapatmak istemedim. Bugünkü önerim, TV8 "Aramızda Kalmasın" programındaki Funda Özkalyoncuoğlu'nun kitabın ismindeki illüzyona takılarak birtakım uydurma -özeti sonrası sosyal medyanın diline dolanan; "Kürk Mantolu Madonna" 
(Funda Hanım, -bilmiyorum demeyi unutmuş olabilir...)


Neyse, biz konumuza dönelim. Bu kitap, Sabahattin Ali'nin Türk Edebiyatı'na kazandırmış olduğu baki eserlerden biridir. Bugüne dek okumadıysanız hemen bir arkadaşınızdan kitabı isteyin. Yani illaki bir arkadaşınız okumuştur; ondan hemen gidip "satın alın" demedim. Tek seferde bitirebileceğiniz cinsten bir kitap. Yalnız şöyle bir ön bilgi vereyim. Sabahattin Ali'nin dili alışmadık okuyucu için başta biraz sıkıcı gelebilir. Yani söylemek istediğim adam kitabı, eski dilde kelimelerle yazmış. (tekasüf, nahvet, murahhas, inkisar, infial gibi) Ben bu kelimeleri anlamlarıyla not defterime yazdım. Biraz vizyonumuz genişlesin. Sabahattin Ali ile ilgili söyleyeceğim en güzel şey; muazzam betimlemeler yapabilen bir yazar. Yani kitabı okurken gözlerinin önüne getiriyorsun yazılanları. O yüzden betimlemeler kısmını tekrar tekrar okudum. Konumuza dönecek olursak;
"Kitabın baş karakterleri Maria Puder ve Raif Efendi. Raif Efendi, 20'li yaşlarında babasının isteği üzerine gittiği Berlin'de, sanata olan ilgisi sayesinde bir sanat galerisine gider. Galerideki tablolar arasında bir sanatçının otoportresini görür ve tablodaki kadını hiç tanımamasına rağmen platonik olarak aşık olur. Bu tablo onda daha önce hiç hissetmediği duygular uyandırır. Raif Efendi tablodaki portrenin, Andrea Del Sarto tarafından yapılmış "Madonna delle Arpie" isimli tablodaki Madonna'nın portresine benzediğini düşünür. Tabloya o kadar hayran olur ki fırsat buldukça tabloyu görmeye gider, fakat başka gözlerin onu takip ettiğini farketmez. Artık ritüel halini alan bu tabloyu seyretme seansınlarından birinde bir kadın onun yanına gelir. Bu kadın, tablonun sahibi olan sanatçı Maria Puder'dir. Maria, Raif'in tabloya olan hayranlığının farkındadır. Raif ise başta onun kendisiyle alay eden biri olduğunu düşünür. Tablonun sahibi ile konuştuğunu öğrenince ise dünyası bir daha geri dönüşü olmayacak şekilde değişir."
 Açık konuşmak gerekirse, kitabın son sayfasında ağladım. Çok net ağladım yani. Hani böyle tutmaya filan çalışmayın kendinizi. Ağlayın, rahatlatın kendinizi. Bazen ağlamak, güzel bir motivasyon oluyor insana. Ben kitabın sonuna da şu notu yazdım.
"Bazen aşk, ölen bir bedenin ruhunu tekrar yaşatmaktır" (Yanlış anlamayın, böyle aşk adamıyım ayakları yapmıyorum. Bu cümledeki aşkı yaşayan varsa da, sonsuz şükranlarımı sunuyorum efendim...)
Bu söylediğimi kitabı okuduğunuzda daha iyi anlayacaksınız. Not: Troll filan vermedim rahat olabilirsiniz. Saygılarımla...








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder