20 Ağustos 2014 Çarşamba

Jean Christophe Grangê - Sisle Gelen Yolcu



Bugün sizlere önereceğim kitabın adı; Sisle Gelen Yolcu. Bu yazarı, bir kız arkadaşım tavsiye etmişti. İyi ki de etmiş... "Kaiken" kitabı oldukça iyiydi. Sonrasında ben yine modası geçen bu kitabı alıp okumak istedim. Bu tür romanlar yazan ve akıcı bir dile sahip olan yazarlar benim için her zaman favori olmuştur. 680 sayfalık bu roman "tuğla" gibi görünse de, bir çırpıda okuyabileceğiniz cinsten korkmayın. Bir spoiler vermek zorundayım. Kitabın finalinde hayal kırıklığına uğradım. Ama konusal anlamda tavsiye edeceğim sayılı romanlardan birisi. Konusal anlamda ise;

Mathias Freire yoğun bir çalışma temposuna sahip, sosyal hayatına fazla önem vermeyen işkolik bir psikiyatrdır. Çalıştığı hastanede rutin işlerine devam ederken, bir gün hafıza kaybı yaşayan bir hasta getirirler. Kim olduğunu hatırlamayan bu hasta, aynı zamanda bir cinayet mahallinin yakınlarında bulunmuştur. Cinayetle bir ilgisi bulunması ihtimaline karşın, cinayet soruşturmasını yürüten Komiser Anais Chatelet tarafından sorgulanmak ister. 

Anais Chateler zengin bir ailenin züppe kız çocuğu tanımlamasına uyarken, babasının geçmişi ile ilgili bazı bilgiler açığa çıkınca ailesinden uzaklaşır. Suçlularla savaşmak adına girdiği akademiden başarıyla ayrılır ve ilk ciddi cinayet davasıyla baş başa kalır. Kendine göre bir ekip kurduktan sonra cinayet mahalline gider. Yunan mitolojisine özgü "Minotauros" (öküz başlı insan) şeklinde bir cesetle karşılaşır. Cinayetle ilgili ellerinde çok fazla veri olmasa da, aynı saatlerde oralarda bulunan ve hafıza kaybı yaşayan kişiyle görüşmek gerekmektedir.

Zamanla hafızası geri gelen ya da öyle olduğunu zanneden Pascal Mischell ve Freire bir kaç görüşme yaparlar. Freire tesadüfen hastanın gerçek kimliğini öğrenir ve ailesiyle iletişime geçer. Hatta polisten gizlice ailesinin yanına götürür. Ancak sonrasında Mischell ve ailesinin başına istenmeyen durumlar gelir. Hatta olay anında orada bulunan Freire bile ölümün kıyısından döner. Özellikle bu olay sonrasında kendi kimliği ile ilgili de bazı şüphelere düşen Freire, geçmişini araştırmaya başladığında şok edici gerçeklerle karşılaşır. 

Bu arada Chatelet ve ekibi ise Freire ve Mischell'in peşine düştüklerinde, Minotauros cinayetinin aslında çok karmaşık bir olaylar zincirinin anahtarı olduğunu göreceklerdir. Freire ile sıradışı bir yakınlık içine giren Chatelet ise onun yanında mı yoksa karşısında mı olması gerektiği ile ilgili çelişkiler yaşamaktadır. 

Roman, 5 bölümden oluşuyor. Grange'in kitaplarına yeni başlamış biri olarak söyleyeceğim şey, bu adam polisiye ve gerilim öğelerini kullanmayı çok seviyor. Bu romanda Romantizm dozunu oldukça düşük tutmuş. Kahramanımızın geçmişine doğru çok bilinmeyenli bir yolculuk yapıyor. Yani kahramana çok bağlanmayın. Kahramana yakınlık hissettikten sonra, bir anda her şey tersine dönebilir. Son olarak söylemem gereken şey ise, Anais sıradan bir kadın değil, sıradan bir polis hiç değil. Oldukça inatçı ve güçlü bir yapıya sahip olsa da, zaafları ile de bizi şaşırtıyor. Sadece Freire'nin değil, Anais'in de geçmişine yolculuklar yapacaksınız ve hikâyenin sürükleyiciliğine kendinizi bırakacaksınız.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder